Hepimiz hayatımızda bazı kavşaklara gelir, kafamızın içinde bin bir soru ile düşünür, seçim için bir işaret bekleriz. Sancılı bir süreçtir bu çoğu zaman. Sonunda bir karar verir ve yola devam ederiz. İşte ben o kavşaklardan birini kısa bir süre önce geçtim.
Yaşamımda bir niyet var ve o niyet için yazmış olduğum hedeflerim var. Tüm bu hedefler eşim ve çocuklarım ile yaşadığım hayat içinde dengeyi de sağlama üzerine. Şimdiye kadar yaşadıklarımdan, önüme çıkan her şeyin beni niyetlerime ve hedeflerime götürdüğünü tecrübe ettim. Bazen anlam veremediğim olaylar, bazen komik bazen sancılı süreçler nihayetinde beni isteklerime getirdi. Tüm bunlar bana merak duygumu canlı tutmayı ve olayları seyretmeyi öğretti.
Uzun zamandır az eşya, yetecek kadar yemek, yetecek kadar uyumak konusunda kendi üzerimde çalışıyorum. Az çoktur felsefesini benimsiyorum. Pratik ve taşınabilir her şeye ilgi duyuyorum. Tüm bunlar bana esnek olmayı, mekan, eşya yada kişilere bağımlı olmaktan daha ötesini, hayatın kendisini yaşamayı öğretti.
Ve şimdi önüme çıkan yolda başka bir ülkede hayatın kendisini yaşamak var. Bu kararı almak elbette kolay olmadı. İstanbul gibi Türkiye’nin en güzel şehrini, güneşin doğuşunu ve batışını her sabah görebildiğim evimi, evimin tam karşısında olan (eşimin ve benim) ofislerimizi ( İstanbul şartlarında bunun ne demek olduğunu yaşayanlar bilir), bol bol arkadaşımızın olduğu çevremizi bırakmak ve bilinmeyenlerin bol olduğu yeni bir hayata başlamak nasıl olabilir Sizce? Tüm bunlara rağmen süreç tahmin ettiğimden daha kolay oldu çünkü sürecin her noktasında koçluk aldım. Önce bilmediklerime karşı korkularımı yere serecek bir çalışma yaptık. Var olan tüm güçlü yanlarımın beni zaten çok rahat ayakta tutacağını fark ettim. Planımızı her yönden kontrol ettik. (Disney Çalışmasının Etkisi) Ve hayal kurarak gelecek görüntüsünün güçlü duygularını bugüne getirdik bu adım atmayı ve diğer adımları net bir şekilde belirlemeyi kolaylaştırdı. Elbette koç olmanın güzel tarafı kendi ruh halinizi pozitifte tutacak bol bol egzersiz bilip bunları uygulamak ve bende tam bunu yaptım.
Merak edip soran arkadaşlarım ‘’İyi ama işlerin, ofisin ne olacak ?‘’ dediler. Öyle büyük yatırım yaptığım, içinde bir sürü insanın çalıştığı bir fabrikam olmadığına göre başımın gittiği yere işimi götürebiliyorum. Burda kalsam çalışmaya devam edeceğim bir çok kişi ilk başta ‘ben yapamam’ dese de şimdilerde Skype çalışmasına alışmış durumda. Böylece nerede olursam olayım bir koç olarak bana ulaşılabilir. İstanbul’a geleceğim zamanlarda kullanabileceğim bir ofisim her zaman var, beklerim. Bununla birlikte bir süre İstanbul – Londra hattında gidip geleceğim, sonrasını hep birlikte göreceğiz.
Tüm bunların yanında gitmeye dair söyleyecek başka çok uzun cümlelerim olmasına rağmen olurda birilerinin değerlerine dokunur düşüncesiyle susmayı tercih ediyorum.Değerlere saygı duymak hayatımın en anlamlı ve insani duygusu.
Gidişimiz kesinleşince eşime ‘’kendimi okyanusa gözü kapalı atlamış gibi hissediyorum’’ dedim, ardından da metaforların gücünü bilen bir koç olarak ‘’Neyse ki havuz gözlüklerim yanımda’’ diye ekledim. Evet, ‘Kıyıyı gözden çıkarmazsan okyanusu göremezsin’ demişler. Kıyıda kalmak isteyenlere sözüm yok bununla birlikte ben şu an okyanusta yaşayacak birikimlere sahip olduğum bilinciyle okyanusun derinliklerine atladım bile…
Ve şimdi önüme çıkan yolda başka bir ülkede hayatın kendisini yaşamak var.