Geçmişten günümüze insanlık tarihine bakıldığında, kaynaklar tükense de yeni kaynaklar, çözümler, alternatifler hep bulunmuş.
Bununla birlikte, geleceği kontrol edememenin verdiği korku, kıtlık algısını her zaman pekiştirmiş.
Kıtlığın tersine, bolluk algısı insanda kaygıyı ortadan kaldırdığı için aslında çözüm odaklı düşünebilmeyi sağlar.
Bu konu üzerine;
P. Diamandis ve S. Kotler yazdığı ‘Abundance/ Bolluk’ adlı kitap beni oldukça etkiledi. İlgi çeken noktaları sizin için yazmak istedim.
Her zamanın kendine göre sıkıntıları ve ihtiyaçları var. Bununla birlikte, söylenenin aksine, durum hep daha kötüye gitmiyor. Aslında, bir çok açıdan yokluğa değil daha çözüm bulmaya giden bir dünya var.
Geçmişe baktığımızda teknoloji ilerledikçe, zamanında problem görünenler daha kötüye değil daha iyiye gitmiş.
Mesela,
19.yy sonunda Londra at dışkılarından dolayı yaşanmaz halde iken insanlar paniklemişlerdi. Çünkü çözüm alternatiflerini hayal bile edemiyorlardı. Araba gibi.
Peki sonrasında ne oldu?
Atların kirlettiği yollar yerine arabaların kirlettiği havadan şikayet etmeye başladılar.
Şimdilerde onun da çözümü bulunuyor.
Böyle bakınca evet geçmişteki kaynaklarımıza sahip değiliz ama gelecekte daha iyisine sahip olabiliriz.
Henry Ford, zamanının en zengini olmasına rağmen bugün bizim sahip olduğumuz internet, akıllı telefon gibi hayat kolaylaştıran teknolojiye ve onun getirdiği konfora sahip değildi.
Düşününce, kaçımız o zamanlarda yaşamak isteriz bilemiyorum.
Ayrıca, teknolojinin gelişimi enteresan etkiler silsilesini de beraberinde getirebiliyor.
Örneğin;
40 yıldır Morocco`da sürdürülen çalışmaların sonucunda ;
Eğer yeni teknolojiler ile temiz su kaynakları bulunursa, çoçuk ölümlerinin azalacağı, ölüm sayısının azalmasından dolayı çocuk sahibi olmak isteme oranın düşeceği, bunun sonucunda dünyadaki nüfus artışının gerileyeceği, nüfus azalacağı için de kaynakların kullanımının azalacağı, gözlemlenmiş.
Yani; teknoloji geliştikçe kaynakların tüketilmesi azalacak sonucuna ulaşılmış.
Peki tüm bunları niye anlattım?
Girişimcilik; zihinde kıtlık anlayışının yerine bolluğun ve fırsatın olmasını gerektirir. Kaynakların kıt olduğuna inan kişi korkudan hareket etmekte zorlandığı gibi, kıt kaynağı paylaşma duygusundan dolayı rekabet düşüncesiyle zarar verici olabilir.
Halbuki kaynaklar bol, biri bitse bir başkası veya alternatifi var.
Elbette tüm bunlar var olan kaynakların israfını gerektirmiyor. Aksine, biteceği için değil özünde değerli olduğu için dikkat etmeye ve varlığına teşekkür edilmesine ihtiyaç var.
Her konuda korkularınızın tetiklenip kıtlık psikolojisi ile yaklaşılması girişimciliğinizi zihinsel olarak etkiliyor.
Benim zihin yapıma ve inançlarıma destek veren ‘Abundance /Bolluk’ kitabından küçük bir paylaşımla sizin de girişimcilik sürecinize katkı sağlamak istedim.
Sevgiler,